Evet, bugünkü yazımız, yine tartışmalı bir konu ile ilgili.
476 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı uyarınca google, facebook, instagram, amazon, twitter vb.lere verilen reklamlar nedeniyle yapılan ödemelerden 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren stopaj yapılıyor. Maliye, stopaj konusunda oldukça ısrarlı ve kararlı. Reklam verenler ise, bu ödemelerden stopaj yapılmaması gerektiği görüşünde. İşin ilginç yanı, Yargının bu konuda verdiği kararlar da, reklam verenlerin lehine, yani, bu reklamlar nedeniyle yapılan ödemelerden stopaj yapılmaması gerektiği doğrultusunda!
Stopaj yükümlülüğü 476 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile getirildi!
476 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile; internet ortamında verilen reklam hizmetlerine ilişkin olarak, bu hizmeti verenlere veya internet ortamında reklam hizmeti verilmesine aracılık edenlere yapılan ödemeler gelir/kurumlar vergisi stopajı kapsamına alınarak, bu ödemelerden, ödeme yapılan kişilerin mükellef olup olmamasına bakılmaksızın, GVK’nın 94. maddesi uyarınca yüzde 15, KVK’nın 15. maddesi uyarınca yüzde 0, KVK’nın 30. maddesi uyarınca yüzde 15 oranlarında stopaj yapılması öngörüldü (19.12.2018 tarihli ve 30630 sayılı Resmi Gazete).
Bu düzenlemeyle; google, facebook, instagram, amazon, twitter vb. yabancı şirketlerin Türkiye’den elde ettikleri reklam gelirlerinin vergilendirilmesi amaçlanıyor. Stopaj uygulamasının usul ve esasları ise, Maliye tarafından belirlenmiş bulunuyor (17 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği (Seri No:1)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ).
Maliye, bu ödemelerden stopaj yapılmasında ısrarlı!
Maliye; google, facebook, instagram, amazon, twitter vb.lere verilen reklamlar nedeniyle yapılan ödemelerden 476 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı uyarınca stopaj yapılması gerektiği görüşünde. Bu konuda verdiği çok sayıda özelge bulunuyor. Bunlardan son tarihli olan ikisinin özeti aşağıda yer alıyor:
“Google firmasından almış olduğunuz internet ortamında reklam hizmetinden dolayı anılan firmaya tarafınızca yapılacak ödemeler üzerinden 476 sayılı Cumhurbaşkanı Kararına istinaden % 15 oranında tevkifat yaparak, muhtasar beyanname ile beyan etmeniz gerekmektedir.” (GİB. Ankara VDB’nin 18.06.2020 tarihli ve 38418978-120[94-19/13]-E.159446 sayılı Özelgesi).
“476 sayılı Kararın eki Karar gereğince google ve facebook’a reklam vermeniz karşılığında bu firmalara yapılan ödemelerden Kurumlar Vergisi Kanununun 30 uncu maddesi uyarınca % 15 oranında vergi kesintisi yapılması gerekmektedir.” (GİB. Antalya VDB.nin 13.05.2019 tarihli ve 49327596-120[GVK.2019.ÖZ.50]-E.71713 sayılı Özelgesi).
Dar mükelleflere verilen internet reklamlarına stopaj uygulaması yargıya taşındı!
Kanuni ve iş merkezlerinin her ikisi de Türkiye’de bulunmayan google, facebook, instagram, amazon, twitter vb.lere verilen reklamlar nedeniyle yapılan ödemelerden stopaj yapılmasını öngören düzenleme, kamuoyunda ciddi tartışmalara neden oldu. Hala da olmaya devam ediyor. Çünkü, reklam verenlerin stopaj tutarlarını google, facebook, instagram, amazon, twitter vb. çok uluslu şirketlere yapacakları ödemelerden kesmeleri veya bunlara sonradan yansıtmaları hemen hemen imkânsız. Yüzde 15 oranındaki stopaj yükü çoğunlukla Türkiye’den reklam verenlerin üzerinde kalıyor. Bunlar da, yüzde 15 stopajları ihtirazi kayıtla beyan edip, dava açıyorlar. Bu konuda yargıya intikal etmiş çok sayıda ihtilaf bulunuyor.
Peki, yargı bu stopaj konusuna nasıl bakıyor?
Yargı ise; çifte vergilemeyi önleme anlaşmalarına göre kanuni ve iş merkezlerinin her ikisi de Türkiye’de bulunmayan google, facebook, instagram, amazon, twitter vb.lere verilen reklamlar nedeniyle yapılan ödemelerden stopaj yapılmaması gerektiği, çünkü, bu şirketlerin söz konusu hizmetleri Türkiye’de bir işyeri açarak elde etmedikleri, internet sitelerinin çifte vergilemeyi önleme anlaşmalarında yer alan “işyeri” kapsamında kabul edilmesinin mümkün bulunmadığı, Türkiye’nin bu gelirleri stopaj usulü de dahil olmak üzere vergilendirme yetkisinin olmadığı görüşünde.
Konu hakkında verilen bazı kararların özetleri şu şekilde:
“İnternet ortamında alınan reklam hizmetleri sebebiyle gelir elde eden Facebook Ireland Limited ve Google Ireland Limited şirketlerinin anlaşmanın 5. maddesinde zikredildiği şekilde, Türkiye’de işin tamamen veya kısmen yürütüldüğü yönetim yeri, şube, büro vb. gibi işe ilişkin fiziki varlığı bulunan sabit bir yerinin olmadığının anlaşıldığı, bizatihi bu şirketler adına mükellefiyet tesis etmenin anlaşma kapsamında sabit bir yer anlamına gelmeyeceği, Türkiye tarafından vergilendirme yapılabilmesi için mezkur şirketler tarafından elde edilen gelire ilişkin işin kısmen dahi olsa Türkiye’deki sabit bir yer üzerinden yürütülmesi gerektiği, davalı idarece aksi yönde yapılmış̧ bir tespitin bulunmaması nedeniyle dava konusu kurum stopaj vergisine ilişkin tahakkukun iptali ve ödenen meblağın davacıya iadesi gerektiği sonucuna varılmıştır.” (İstanbul 3. Vergi Mahkemesi’nin 28.01.2020 tarih ve E.2019/1350, K.2020/202 sayılı, İstanbul 10. Vergi Mahkemesi’nin 07.01.2020 tarih ve E.2019/1190, K.2020/16 sayılı Kararları)
“İncelenen olayda, internet ortamında alınan reklam hizmetleri sebebiyle gelir elde eden Google Ireland Limited şirketinin Türkiye’de anlaşmanın 5. Maddesinde zikredildiği şekilde, işin tamamen veya kısmen yürütüldüğü yönetim yeri, şube, büro vb. gibi işe ilişkin fiziki varlığı bulunan sabit bir yerinin olmadığı açıktır.
Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 156’ncı maddesinde yer alan “iş yeri” tanımı incelendiğinde, iş yerinin, mağaza, yazıhane, idarehane, imalathane, şube, depo gibi sabit bir yer, yani fiziki bir yer olarak düzenlendiği, maddede yer alan “ticari, sınai, zirai veya mesleki bir faaliyetin icrasına tahsis edilen veya bu faaliyetlerde kullanılan yer” ibaresi ile de kanun koyucunun iş yerini maddede belirtilen yerler ile sınırlı tutmamakla beraber, söz konusu ibare ile sadece, sabit, yani fiziki yerlere ilişkin maddede sayılan yerlere benzer yerleri de iş yeri olarak kastettiği, diğer bir ifadeyle maddede açıkça ismine yer verilmese bile mağaza, yazıhane, idarehane, imalathane, şube, depo gibi sabit yerlere benzer yerlerin de iş yeri olarak kabul edilmesi gerektiğini amaçladığı, bunun yanında internet sitesi gibi “elektronik işyeri”nin anılan madde kapsamında “işyeri” olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, çünkü anılan 156’ncı maddenin aynı şekliyle 1961 yılında yürürlüğe girdiği, 1961 yılındaki bir hükmün, 1990’lı yıllarda ortaya çıkan “internet sitesi” gibi teknolojik gelişmeleri öngörmesinin mümkün olmadığı, kaldı ki yeni Vergi Usul Kanunu Tasarısı’nda, mevcut Kanunun 156’ncı maddesinde yer alan “iş yeri” maddesi, Tasarı’nın 129’uncu maddesinde aynen yer almakla birlikte, Tasarının 130’uncu maddesinde ise “elektronik ortamda işyeri” maddesine yer verildiği, dolayısıyla söz konusu Tasarı ile kanun koyucunun bile 213 sayılı Kanun’un mevcut 156’ncı maddesinde yer alan “işyeri”nin, “elektronik ortamda işyeri”ni kapsamadığını kabul ettiğinin bir göstergesi olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda iç hukukta ve uluslararası Sözleşmede belirlenen iş yeri tanımının “elektronik ortamda işyeri”ni de kapsayacak şekilde yorum ve kıyas yoluyla genişletilmesinin başta Anayasa olmak üzere mevcut yasal düzenlemelere de aykırı olduğu anlaşıldığından, dava konusu kurum stopaj vergisine ilişkin tahakkukun iptali ve ödenen meblağın davacıya iadesi gerektiği sonucuna varılmıştır.” (İstanbul 4. Vergi Mahkemesi’nin 22.11.2019 tarih ve E.2019/696 K.2019/2300, 27.11.2019 tarih E.2019/710, K.2019/2334 sayılı Kararları)
Yalnız verilen bu kararların tamamı ilk derece mahkemelerine ait. Şu an için bu konuda üst yargı konumundaki Danıştay tarafından verilmiş bir karar bulunmuyor.
VUK 156. Maddeye “Elektronik İşyeri” ibaresi eklenerek bu sorun çözülebilir mi?
Vergi Usul Kanununun “İşyeri” başlıklı 156. Maddesi hükmü; “Ticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyette iş yeri; mağaza, yazıhane, idarehane, muayenehane, imalathane şube, depo, otel, kahvehane, eğlence ve spor yerleri, tarla, bağ, bahçe, çiftlik, hayvancılık tesisleri, dalyan ve voli mahalleri, madenler, taş ocakları, inşaat şantiyeleri, vapur büfeleri gibi ticari, sınai, zirai veya mesleki bir faaliyetin icrasına tahsis edilen veya bu faaliyetlerde kullanılan yerdir.” şeklinde.
Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmalarındaki “işyeri” tanımı ise şu şekilde: “1. Bu Anlaşmanın amaçları bakımından “iş yeri” terimi, bir teşebbüsün işinin tamamen veya kısmen yürütüldüğü işe ilişkin sabit bir yer anlamına gelir. 2. “İşyeri” terimi özellikle şunları kapsamına alır: a) Yönetim yeri; b) Şube; c) Büro; d) Fabrika; e) Atölye; f) Maden ocağı, petrol veya doğal gaz kuyusu, taş ocağı veya doğal zenginliklerin elde edilmesine yarayan diğer yerler.” .
Maliye; kanuni ve iş merkezlerinin her ikisi de Türkiye’de bulunmayan google, facebook, instagram, amazon, twitter vb.lerin internet sitelerini VUK’un 156. Maddesinde yer alan “gibi” ibaresinden hareketle, işyeri (elektronik işyeri) olarak kabul ediyor. Uzmanlar, Maliye’nin bu yaklaşımını kıyas yasağı, hukuki belirlilik ve verginin kanuniliği ilkelerine aykırı olduğu gerekçesiyle eleştiriyor. Kaldı ki, Yargı da, iç hukukta ve uluslararası anlaşmalarda yer alan işyeri tanımının “elektronik işyeri”ni de kapsayacak şekilde yorum ve kıyas yoluyla genişletilmesinin Anayasa başta olmak üzere mevcut yasal düzenlemelere aykırı olduğu görüşünde.
Yani, Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmalarındaki işyeri tanımında bir değişiklik yapılmadan, sadece VUK’un 156. maddesindeki tanıma “elektronik işyeri” ibaresi eklenmek suretiyle bu sorunun çözümlenmesi mümkün değil.
Açılan her davanın Maliye’ye ciddi maliyeti var, düzenlemenin yeniden gözden geçirilmesi şart!
Google, facebook, instagram, amazon, twitter vb.lere verilen reklamlar nedeniyle yapılan ödemelerden stopaj yapılıp yapılmayacağı konusunda açılan her davanın Maliye’ye ciddi maliyeti var. Konu sadece dava masrafları ile bitmiyor, avukatlık vekalet ücretleri ve stopaj tutarı ödenmişse bunun faizi de var. Bunların hepsi toplandığında, Maliye’ye ciddi bir dava masrafı çıkıyor. Sonuçta bu masrafları hepimiz ödüyoruz. Ayrıca, bu gibi düzenlemeler uluslararası alanda Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmalarına uyulmadığı iddiasıyla ülkemiz aleyhine olumsuz algılara da neden oluyor. Bu olumsuz algıların da önlenmesi şart.
Bize göre, Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmalarındaki işyeri tanımında bir değişiklik yapılmadan, kanuni ve iş merkezlerinin her ikisi de Türkiye’de bulunmayan google, facebook, instagram, amazon, twitter vb.lere verilen reklamların stopaj yoluyla vergilendirilmesi mümkün bulunmuyor. Yabancı ülkeler bu nedenle kendi ülkelerinde google, facebook, instagram, amazon, twitter vb.lere verilen reklamları vergilendirmek için Dijital Hizmet Vergisi ihdas ettiler. Dijital Hizmet Vergisi bizde de, 1 Mart 2020 tarihinden itibaren yürürlüğe girdi. Dijital Hizmet Vergisinin alındığı bu hizmetlerin ayrıca stopaj yoluyla vergilendirilme ısrarının doğru olmadığını düşünüyorum (Aynı görüş için bkz. Numan Emre ERGİN, “Online Reklam Hizmetlerinde Stopaj Bilmecesi”, Dünya, 21 Eylül 2020 Pazartesi). Çünkü, bu reklam hizmetlerinden hem stopaj hem de dijital hizmet vergisi alınması çifte vergilendirme tartışmalarına neden oluyor.
Bu nedenle, google, facebook, instagram, amazon, twitter vb.lere verilen reklamlar nedeniyle yapılan ödemelerden stopaj yapılmasını öngören düzenlemenin yeniden değerlendirilmesinde fayda var!